Futbol, gol, namlı oyuncular, şampiyonluk, bol para.. Yeryüzünün her yanında yüz milyonlarca insanı futbol ateşi tutmuş. Futbol konu edilince ırk, dil, ulus, görüş, inanç ve daha ne varsa her bağlantı bir yana bırakılır, herkes futbol aşkında bağdaşır, birleşir. Anlatılar, çalışmalar, kurallar aynı bilgiye dayanır. Keşke ademoğullarının tutumu başka ilişkilerde de böyle olsaydı! Elbette oyunla ilgili anlamsız çatışmalar, sövüp saymalar, çirkin eylemler olmadan..
Uluslar futbollaştırıldı. Her ülkenin çeşitli karşılaşmaları var: Şampiyonlar kupası, Avrupa kupası, Güney Amerika, Asya, Afrika Kupası ve tüm dünyanın ilgisini odaklaştıran Dünya Kupası.. Kupayı ülkesine taşıyan ulusun halkı uzun süren bayram havası yaşar. Tahmin oyunlarında para yitirenler dürülür, para kıranlar delirir. Şampiyonalar sonucu as oyuncular büyük varlığa konar, yeni yıldızlar parlar, eskiler sönüp gider. Ardından gözler gelecek şampiyonaya çevrilir, bunlara katılabilmek için çeşitli eleme maçları her yanda yoğunluk kazanır. Alanlarda tertemiz oyunlarıyla tanınanlar olduğu gibi, her tür alicengiz oyunuyla bu sürükleyici sporun tadını kaçıranlar hiç de eksik olmaz.
Yeryüzünün en iyi bilinen, en çok sevilen, ilgi çeken sporu sayısız insanı stadyomlara ya da en azından televizyon ekranına çeker. Futbolcuların yanı sıra amigolar, holiganlar, spor yazarları, televizyon sunucuları, fotoğrafçılar, yöneticiler, doktorlar ve başka ilgilenenler balarısı gibi hep spor sahalarına yönelir. Ve bunların yanı sıra güvenlik güçlerine yoğun görevler yüklenir..
İçaçıcılık oyunu olarak bilinen futbolu korkuya, kabusa dönüştüren taşkınlıklar her yanda sırıtıyor. Futbolda terörizm ölüme, yaralanmalara, büyük zararlara yol açmakta. Maç denince köpekli polisin, askeri gücün geniş önlemler alması da son yılların gereksinimlerinden. Yirmi iki genç oyuncuyla üç hakem içlerindeki enerjiyi ince sanatları için harcarken, güvenlik güçleri de her an patlayabilecek yıkıcı enerjiyi bastırabilmek için ondan daha üstün etkinliği salıvermeye hazır. Bu da işin çirkin yönü..
Futbolda temel amaç hiç kuşkusuz yengi ve şampiyonluktur. Pas verip şut atarak gol yapabilecek duruma gelmek her futbolcunun kovalayışı. Kaleci bile aynı amaca odaklanır. Bu ilginç oyun ne denli evrelerden geçti, daha da geçmekte! Futbol üstatları kitaplar yazar, videolar yayar, seminarlar yapar, teknikler tasarlar. Psikologlar, oyuncuların psikoloji sınavına tutulması gereğini vurguluyor. Örneğin penaltı atışını yitirmenin gerisinde psikolojik gerginlikler zinciri yatar diyorlar. Sahadaki oyuncuların sinir gerginliği bir düşünülsün!
Bu sevilen oyunun akımı 7,32×2,44 metrelik kalenin ağlarında sonuçlanmazsa oyun açıcı olamaz. Hele kabalığa, sövgüye, yıkıma kaçınca. Bazı durumlarda sarı kartlar, kırmızı kartlar hiç durmadan uçar; ama oyun var ki hakem tek kart olsun göstermez. Ne denli açıktır temizle kirli oyun arasındaki ayrım! Meraklı ol ya da olma, bu önemli spor kolu seni de koşut bir gerçeğe çeker: Yaşamının amacını buldun mu? Nereye gidiyorsun? Yengiye mi, yenilgiye mi? Yeryüzünde Tanrı’yı ve insanları sevindiren tertemiz bir yaşam oyuncusu olabildin mi? Yengiye ulaşmak için çok okumuş, çok kazanmış, başarıyla namlanmış, dinselliğiyle övünülmüş biri olman gerekli değil.
Futbol alanında kazanılan ya da yitirilen oyundan çok daha önemli bir sonucun yolcususun. Milyonları heyecanlandıran sonuçtan daha somut ve kanıtlı sonuç ne olabilir? Nerede bulunabilir? Yaşamının dönüm noktası sayılan bir aşama-da canının kurtarıcısını, arıtıcısını, sonsuz güvencesini sağlayanı tanımak.. O, İsa Mesih’tir. En başarılı futbolcunun çalıştırıcısından üstün olan.. Çalıştırıcısız futbolcu düşünülemediği gibi, kurtarıcısız insan da düşünülmemeli.
İnsanlığın yaratıcısı insanlığa güçlü bir kurtarıcı, yengi verici, bozukdüzen varlığa güvenilir bir yönetici gönderdi. Öncesiz çağlardan şimdiki dünya çağına inen kurtarıcı Mesih, büründüğü insan bedeniyle günaha karşı kurtulmalık oldu. Yerimize öldü, gömüldü, üçüncü gün ölüm karşısında kesin yengiyle dirildi, sonra da göklere yükseldi. Sonsuzlar sonsuzu diridir O. Kendisine iman eden günahlı kadını erkeği bir sürü yenilgi ve düş kırıklığıyla yüklü yaşamdan kesin yengiye, sonsuz güvence yükseltmektedir. Son düdük O’ndadır.
Futbol yöneticileri namlı başarılı oyuncular arar, karşılığında bol para sayar. Tersine kurtarıcı Mesih her tür düşüklüğün, bozukluğun, çirkinliğin yıpratarak yenik düşürdüğü başarısız insanı arar. O, günahlılar yararına ölen günahsız kurtarıcıdır. Çeşitli kötülüklerin yıprattığı yitik canı kurtulmalığıyla arıtarak ya-şam yeniliği verir. O’nun yepyeni yaşama dirilttiği kadın erkek her yerde yaşam koşusunu, sonsuz sınavını başarıyla sürdürmekte: Mesih’in günaha, ölüme, iblise karşı yengisi, O’na iman edenin yengisidir. Yenilgiye götüren yolu bırak, Kurtarıcı’ya iman et. Bu yenginin sevinci güvenliği seni sonsuzlara taşısın.
Sporun beşiği eski Yunan’da kazananlara verilen onurlu ödül, zeytin dalıyla örülü bir taçtı. Bu kadar.. Buna erişebilmek için krallar bile halk sırasından sporcularla karşılaşırdı. Hey gidi günler! O çağdan bugünkü çağa gelişim görünüm nasıl değişti! Ve giderek değişmekte.. Ön sırada futbolu ve genellikle sporun her dalını çalkalayan alicengiz oyunları aklı yerinden oynatıyor. Spor konusu, sözü milyonlara milyarlara taşır! Namlı futbolcuların değeri dünya çapında tavan fiyat. Meşin topu ustalıkla kullanabilen, çok hızlı koşabilen, tenis topunu dilediği köşeye kondurabilen para babaları, para anaları..
Spor piyasası en geçerli borsa, sporcular da en değerli yatırım ve pazarlama konusu. Spor heyecan verici karşılaşma olmaktan kopmuş, oluk oluk para getiren gelir kaynağına dönüşmüş. Başarısız çalıştırıcı işinden atılır, silik oyuncu pazara çıkarılır. Eski dönemlerde spor beden gücü sayılırdı, günümüz-deyse para gücü.. Sporu yönetenler gençleri çalıştıran yetiştiren değil onları kullanan. Dünyanın etkin iş kartelleri sporu biçimlemekte. Namlı motorlu araç şirketleri alanların dev gücü! Böylesi kurnaz kurumlar sönük sporcuları geriye itebiliyor, parlakları ön sıraya koyabiliyor. Oyunu kazanan güç, para gücü!
Adı ün salmış sporcular hiç kavrayamadıkları konularda söyleşiye çıkarılmakta. Sürekli sergileme güdüsü bu gençlerin akıl yapısını yıpratıyor, onları çok üstün aşamaya sıçrayabilme didinişine dürtüyor. Üstelik yüreklerine büyükleşme, bunun yanı sıra da korku kuşku tohumları ekiyor. Bedenleri körpe kız çocukları çetin ve yıpratıcı sporlara itiliyor, sonunda sakat bırakılıyor. Karşılaşmalar yozlaşıyor, sporcular para, nam, san sürtüşmesine zorlanıyor.
Aklını spora takan gençlerin rüyası oluk oluk para toplamak, rahata kavuşmak. Tüm aile, ülke yönetmenleri, iş kartelleri, çalıştırıcılar bal tutmuşcasına parma-ğını yalıyor. Namlılığa sıçrayanlar yaşam düzenini yitiriyor, kendisini dev aynasında görüyor. Öte yandan başarısız diye mimlenen oyuncular, çalıştırı-cılar değerini yitirerek sönüveriyor. Her oyuncunun yargısı ekran önünde kararlaştırıyor. Sinirler geriliyor, rekabetler çirkinleşiyor, arkadaşlıklar sarsılıyor. Para piyasasında verimliliği kalmayanlar başka başka ülkelerde fırsat arıyor.
Televizyonsuz sporun tadı başkaydı. “Delikli demir icat edildi, yiğitlik öldü” demiş Köroğlu. Bugün büyük kartellerin makine dişlerini yağlıyor spor. Çünkü karşıda televizyon var. Oyuncular değil, karteller yarışıyor sanki! Namlı bir sporcuya göz takan şirket pazarlamalarda yığın yığın para kırıyor, sporcu da sahadan önce para piyasalarında dönen dolaplara yenik düşüyor.
Sporun ilkesi Latince’de Citius, Altius, Fortius’dur. Yani, daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü. Ona ticaret hırsını yapıştıranlar, Maius Pecuniae ‘Daha çok para’ diyebiliyor. Para hırsı durumu pupa yelken yönlüyor. Dopinge yol açan özü gizli biyokimyasal nesneler rağbette. Karanlık işler spor dünyasını kenetlemiş, sporu sıkıştırmış. Belirli ülkelerde esrar-eroin kartelleri bile kirli ellerini, kara paralarını spora uzatabiliyor, kulüplere sahip kesilebiliyor.
Umutlar kovalanıyor, kolay yollar aranıyor. Yetenekli kızlar erkekler sömürü piyasasında satılık. Sağlıklı spor rekabetten koparılmış. Kime ne! Bir vakitler sağlam bedenle tanınmak varken, günümüzde niceler sağlam gelirle iştahlı. Düzensizlikler zincirine milliyetçiliğin, şovenizmin, şeref kovalamanın iştahı da eklenince sporun nereye dayanacağı kuşkular doğurmakta.
Açgözlülük tamâhkar insanın özünde. Bunu varlığında taşımayan kim var? Niceler bu mengenede kenetlenmiş. İş sahibinin, sporcunun, çıkar hırsıyla kavrulanın bu tutsaklıktan özgür kılınması Tanrı’nın baş buyruklarından. Tamahın gerisinde bencillik, çıkarcılık, yararcılık, sömürücülük, haksızlık, yalancılık türünden çirkinlikler zinciri çöreklenmekte. Kurtarıcı İsa’nın duyurduğu ilkeyi sporcu, çalıştırıcı, kartel yöneticisi düşünsün: “İnsan tüm dünyayı kazanıp da canını zarara uğratırsa ne yararı olur? Ya da insan, canına karşılık ne ödeyebilir?” (Matta 16:26). Öz varlık mı, para mı? Tanrı’nın yengiye çağıran Sözü şu somut buyruğu vurgular: “Bu nedenle, bedeninizin dünya ile ilgili eğilimlerini, rasgele cinsel ilişkiyi, iğrençliği, düşük isteği, uygunsuz tutkuyu ve yalancı tanrılara tapıcılığın eşiti olan açgözlülüğü öldürün” (Kol. 3:5).
Günahsız yaşamını günahlıyı arıtmak için cömertçe sunan Mesih’e sığınmak, kalıcı yenginin, sonsuz sevincin yöntemidir. Günahın bencilliğin her çeşidiyle bozulmuş, yaşam yarışında bin bir başarısızlıkla dürülmüş, en önemli oyundan belki de diskalifiye olmuş kadının erkeğin bu kurtarıcıyı kesin imanla varlığına kabul etmesi temel gereksinimidir. Gurur, tamah, hırs, göz dikme kanseri evrensel kötülük. Bunlardan özgür edebilen, sonsuz güvenliğini veren İsa Mesih’e seslen. Tanrısal doluluk kaynağı O’dur, yaşam bolluğu O’ndadır.
Thomas Cosmades