“Tek amacı İsa Mesih’i açıklamak olan Kutsal Yazı olmaksızın bir şey bilmiyoruz ve Tanrı’nın varlığı ve kendi varlığımızla ilgili olarak yalnız karanlık ve karışıklık görüyoruz.” Blaise Pascal
(Fransız matematikçi, filozof ve yazar; 1623-1662)
Daha önceki bölümlerde Kutsal Kitap’a yöneltilen haksız eleştiri ve saldırıları Kutsal Kitap’a göre ayrıntılı bir şekilde cevaplandırdık. Onun tümüyle Tanrı’dan gelen mükemmeliğini göstermeye çalıştık.
Bu bölümde Kutsal Kitap’ın oluşması, metni, doğruluğu, dağıtımı, içeriği ve bildirisi bakımından olağanüstülüğünü ve eşsizliğini ortaya koymayı amaçlıyoruz. Ayrıca Kutsal Kitap’ı daha önce hiç okumamış kimselere ne kadar değerli bir hazineden yoksun kaldıklarını göstermek istedik.
1- Kutsal Kitap’ın Oluşması
Bir yazılar koleksiyonu
Kutsal Kitap bir araya getirilen kutsal yazılardan oluşur. İki ana kısma ayrılır: İsa Mesih’ten önce yazılan kısma Eski Ahit ya da Eski Antlaşma denir ve İsa Mesih’in doğumundan sonra yazılan kısma Yeni Ahit ya da Yeni Antlaşma adı verilir.
İsrail halkı ,Tanrı’nın Kutsal Kitap’ı kaleme almak için seçtiği bir araçtır. Bu halk aracılığıyla, Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın esinlemesi altında yazıldığını kanıtlayan olağanüstü yazılar insanlığa sunulmuştur.
Eski Antlaşma
İbraniler adıyla da tanınan İsrailliler tarihlerinin hangi döneminde kutsal yazıları kaleme almaya başladılar? Kutsal Kitap’ın ilk beş kısmı, İsa’dan önce yaklaşık 14. yüzyılda yaşamış olan Musa peygamber aracılığıyla yazılmıştı. Tanrısal açıklamanın (vahiy) başlangıcı Musa’ya Sina dağında Tanrı’dan doğrudan doğruya gelen emirlerdi.1 Yasa anlamına gelen Tevrat adı bu ilk beş kısımdan kaynaklanmaktadır.
Tanrı, Musa’dan sonra, bin yıl süreyle peygamberler aracılığıyla vahyini açıklamaya devam etti. İsrail tarihinin bu uzun döneminde Eski Antlaşma’nın geri kalan kısımları meydana geldi. Eski Antlaşma, yasalar, tarihler, kutsal şiirler ve peygamberliklerle ilgili kısımlara bölünebilir. Kutsal Kitap’ın bu birinci ana bölümünün hemen hemen tümü İbranice olarak yazılmıştır. Bazı küçük parçalar İbranice’ye yakın bir dil olan Aramice’de kaleme alınmıştır.
Yeni Antlaşma
Büyük İskender’den sonra, İsa dönemindeki Filistin üç yüzyıldan beri Yunan uygarlığının etkisinde bulunuyordu. Romalıların ülkeyi ele geçirmesinden sonra bile resmi dil Yunanca kaldı. Bu nedenle Yeni Antlaşma (İncil) İsa Mesih’in dirilişi ve göğe çıkışından sonra havarileri tarafından Eski Yunanca olarak kaleme alındı. Yeni Antlaşma’yla Tanrısal vahiy tamamlanmış oldu.
Çeviriler ve Türkçe Kutsal Kitap.
İsa Mesih ve havarilerinin çağında dünyada en yaygın dil Yunanca olduğundan, o çağın kilise topluluğunun okuduğu Kutsal Kitap Yunanca idi. İsa Mesih’ten yaklaşık iki yüzyıl önce Mısır’ın İskenderiye Kentindeki Yahudiler Eski Antlaşma’yı İbraniceden Yunancaya çevirmişlerdi. “Septuagint” adıyla tanınan bu ünlü çeviri, havarilerin Yunanca’da kaleme aldığı Yeni Antlaşma’yla birlikte ilk çağ kilisesinin kullandığı Kutsal Kitap’tı.
Kuzey Afrika’daki kilise toplulukları, Yunanca değil, Romalıların etkisi altında Latince konuştuklarından, Yeni Antlaşma’yı Latinceye çevirdiler. Bu çeviri Jerom adlı bilgin tarafından yaklaşık M.S. 400 yılında İbranice ve Yunancaya göre düzeltildi. Jerom daha sonra Eski Antlaşma’yı yeniden çevirdi. Bu Latince Kutsal Kitap “kalabalık” anlamına gelen “vulgus” sözcüğüne dayanarak, “herkesçe tanınan” anlamındaki “Vulgat” adını almıştı. O çağda Kutsal Kitap Süryanice ve Kıpticeye de çevrildi.
Bu çağda İncil’den bir iki parça Orta Asya’daki Türk dillerine de çevrildi. “Türkçeye ilk çeviri Sultan IV. Mehmet’in baştercümanı Ali Bey tarafından yapıldı. Bu çeviri 1666 yılında bütünlendi”.2 Basılmak üzere Hollanda’ya götürüldü ama basılmadı. Ali Bey’in kaleminden çıkan metin Leyden Üniversitesi kitaplığındadır. “Bu çeviriye dayanan ilk Türkçe Yeni Antlaşma 1819’da 5000 nüsha olarak basıldı. Tüm Kutsal Kitap ise 1827’de yayınlandı”.3
Türkçe Kutsal Kitap’ın Tarihçesi.
Ali Bey’in çevirisi Arap yazısına benzeyen Osmanlı yazısıyla yazıldı. Türkçe konuşan ama Ermeni yazısını kullananlar için ayrı bir çeviri 1819 yılında basıldı. Bu çevirinin Yeni Antlaşma kesimi 1831 yılında, tümü ise 1843 yılında gözden geçirilerek yayınlandı. Bu çevirinin Osmanlı yazısıyla basılması önerilince uygun görülmedi. Yeni Antlaşma ve Mezmurlar’ın yeni bir çevirisi Osmanlı yazısıyla yayınlandı (1866-1868). On yıl sonra içinde yabancı uzmanlar da olan, Şükri Efendi ve Ahmed Efendi adlı iki Türk’ün ve Keyfi Efendi adlı bir Kürt’ün de bulunduğu bir kurul tüm Kutsal Kitap’ı gözden geçirdi. Bu çalışmanın ürünü hem Osmanlı hem de Ermeni alfabesinde basıldı. Bu çeviri 1885 yılında yeniden düzenlendi.
Osmanlı İmparatorluğunda Türkçe konuşup Yunan alfabesini kullanan bir topluluk vardı. Onlar için Ali Bey’in çevirisinin Yeni Antlaşma bölümü 1826 yılında Yunan alfabesiyle yayınlandı. 1839 yılında Kutsal Kitap’ın tümü Yunan alfabesiyle yayınlandı. Bu eser 1854 ve 1871 yıllarında yeniden gözden geçirildi. 1884 yeni bir çeviri Yunan alfabesiyle basıldı. 1905 yılında üç ayrı Türkçe çeviri yerine aynı çeviri Osmanlı, Ermeni ve Yunan alfabeleriyle yayınlandı.
Dil devrimi gerçekleşince yeni alfabeyle yazılan bir Kutsal Kitap çevirsi zorunluydu. 1929 ile 1941 yılları arasında yapılan çalışmanın sonucunda bugün kullanılan çeviri gerçekleşti. 1987 yılında özel bir kurulun çalışmasıyla “Müjde” başlığı altında İncil’in çağdaş Türkçe çevirisi yayınlandı. 1988 yılının sonunda da Kitabı Mukaddes Şirketi’nin İncil’in Yunancadan çağdaş Türkçeye çevirisi yayınlandı.
2- Kutsal Kitap’ın Doğruluğu
“Dünya ne denli ilerlerse ilerlesin, insan bilgisinin tüm dalları son aşamaya geliştirilsin, bütün eğitimin temeli olan Kutsal Kitap’ın yerini hiçbir şey tutamaz.”Goethe
(Alman şair)
Şimdiye dek Tanrı’nın açıklaması (vahiy) olan Kutsal Kitap’ın metninin yüzyıllar boyunca doğru olarak iletildiğini saptadık.
Şimdi başka bir sorun ortaya çıkabilir: Bu kitabın bildirdikleri doğru mudur? Tarihsel, coğrafi ya da başka konularda yanlışlıklara rastlasaydık, Kitap’ın tanrısal kökeni ve esinlemesinden kuşku duyacaktık. Tanrı gerçeğin Tanrısı’dır: O’nun yazdırdıkları gerçek olmalı.
Burada ele alınması gereken iki konu vardır: (a) Arkeolojinin tanıklığı (b) Yerine gelmiş olan ve günümüzde yerine gelmekte olan Kutsal Kitap peygamberlik sözleri.
Kutsal Kitap’ın doğruluğu ile arkeoloji.
İsrail devletinin kurulduğu 1948 yılından bu yana sürekli olarak, ülkede arkeolojik çalışmalar yapılmaktadır. Ortadoğunun tüm ülkelerinde “tel” adıyla tanınan höyükler bulunur.Bunlar üst üste kurulmuş birkaç kentin kalıntılarından oluşan tepelerdir. İsrail’de kazılmamış “tel”lerin sayısı fazla olduğundan arkeoloji araştırmaları daha uzun bir süre devam edeceğe benzemektedir.
Arkeoloji; paleografi (eskiyazıbilim), epigrafi (yazıtbilim), filoloji (dilbilim), semantik (anlambilim), numistik, papiroloji ve sijillografi gibi bilim dallarının yanı sıra potasyum-argon, karbon 14, termo-luminesans v.b. tekniklere dayanan bir bilimdir. Yardımcı bilimleriyle birlikte arkeoloji sayesinde eski uygarlıklar hakkında bilgimiz vardır. Kutsal Kitap’taki tarihsel olaylarda adı geçen uygarlıklarla ilgili olarak arkeoloji aracılığıyla daha ayrıntılı bilgi elde edebilmekteyiz. Bu da olayları daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Efsane, mi gerçek mi?
Kutsal Kitap’ın Tekvin kısmında anlatılan tarihe ait bazı arkeolojik çalışmaları inceleyelim. Bir kısım yorumcular, Kutsal Kitap’ta anlatılan çoğu olayları efsane olarak kabul eder. Onlara göre İbrahim, İshak, Yakup ve Yusuf’u anlatan öyküler, birer dinsel efsaneden başka bir şey değillerdi.
Arkeolojik araştırmalar sayesinde bu görüşün asılsız olduğu kanıtlanmıştır. 1902 yılında Susa’da de Morgan tarafından bulunan Hammurabi’nin dikili taşı, 1925 ile 1933 yılları arasında Irak’taki Yorgan Tepe’de Edward Chiera’nın yönetimindeki müze ve üniversite ekiplerince ortaya çıkarılan ve sayısı yirmi bine ulaşan Nuzi levhaları, ve Louvre Müzesinin eski yönetmeni Andre Parrot’un 1933 ile 1956 yılları arasında Fırat Irmağı yakınlarındaki çalışmalarla bulunan Mari kral kitaplığının levhaları sayesinde o çağın toplumsal, hukuksal ve siyasal uygarlığıyla ilgili geniş bilgiye sahibiz. İbrahim’in mirasçısını değiştirmesi,4 Esav’ın ilk oğulluk hakkını Yakup’a satması5, Yakup’un eşlerini elde etmek için yıllarca çalışması6, Laban’ın ilahlarının Rahel tarafından çalınması7 ve başka birçok ayrıntının çağın uygarlığına uygun olduğu belgelenmiştir. Orta doğunun kumları altından çıkarılan bilgilerle doğrulanmaktalar. Mari’de Kutsal Kitap’ta bulunan adlara benzer Nahur (Nahor), Sarug (Seruc) adlarının yanı sıra İbrahim adına benzeyen adlar yazılar arasında görülmüştür.Arkeolojik bulgular Kutsal Kitap’taki kişilerden söz etmemekle birlikte , bu adların ataların yaşadığı çağ ve ülkelerde yaygın olduğunu kanıtlar.
M.Ö. 9. yüzyılda yaşamış olan İsrail kralı Yehu’yu ele alalım. Kutsal Kitap’taki II. Krallar kısmı onunla ilgili çok şey anlatır. Kutsal Kitap bu kralın Asur kralı 3. Şalmaneser’e haraç vermek zorunda kaldığını bildirmez. Ama 1850 yılında Nineve kalıntılarından çıkarılan ve Londra’daki Britanya Müzesi’nde korunan siyah dikili taş, İsrail kralı Yehu’nun efendisi 3. Şalmaneser’in önünde eğildiğini gösterir. Bundan başka, böyle bir belgenin ortaya çıkarılışından sonra hiç kimse Kral Yehu’nun, Asur İmparatorluğu’nun, 3. Şalmaneser’in ya da başkenti Nineve’nin var oluşunu yadsıyamaz. Oysa Voltaire Nineve’nin hayali bir kent olduğunu öne sürmüştü! Eğer Voltaire’in, Rich, Botta, Layard, Rassan, Smith ve başkalarının, yaşadığı dönemden yaklaşık yüz yıl sonra yapacakları kazılardan haberi olsaydı, ortaya çıkaracakları yapıları, sarayları, binlerce levhayı, yüzlerce metrelik kabartmayı görseydi daha ölçülü konuşurdu!
Bu kabartmalardan biri, Lakiş kent halkının Sanherib tarafından sürgüne götürülmesini gösterir. Yahuda bölgesindeki Lakiş kentinin kuşatılmasına Kutsal Kitap’ta II. Krallar 18:13-14 ayetlerinde ve Lakiş halkının sürgüne götürülmesine Yeremya 34:7 ve Mika 1:13’de değinilir. Bilmediğimiz şey, bu sürgünün ayrıntıları ve onu uygulayanların zalimliğidir. Arkeoloji bu yönü aydınlatmakla değerini kanıtlamıştır.
Kutsal Kitap boyunca anlatılan olayların tarihsel doğruluğunu pekiştiren arkeolojik buluşlarla ilgili bol örnekler verilebilir. Bu, arkeolog ve eski yazı uzmanlarının Kutsal Kitap’taki her olayla ilgili bir buluş yapmış oldukları anlamına gelmez. Ama kesin olarak diyebiliriz ki, Kutsal Kitap’ın ana tarihsel olayları dolaylı olsa bile arkeoloji tarafından birçok kez doğrulanmıştır. Profesör Albright aynı görüşü şu sözlerle savunur: “Arkeolojinin Kutsal Kitap’ın tarihsel doğruluğunu tam olarak saptadığına kuşku yoktur.”
Kutsal Kitap peygamberliklerinin gerçekleşmesi
Eski Antlaşma’nın büyük bir kısmı, İsrail halkını Baallar ve Aşeralar gibi yalancı tanrılara hizmet etmek için bıraktıkları gerçek Tanrı’ya döndürmek amacıyla söylenmiş peygamberlerin bildirilerinden oluşur.
Ama Kutsal Kitap’ta başka tür peygamberlikler de vardır: Bunlar gelecekte neler olacağını haber veren önbildirilerdir. Böylece, Kenan ülkesini almaları, Mısır’da bulunmaları, Babil’e sürgün gitmeleri, sürgünden dönmeleri8 gibi İsrail tarihinin büyük aşamaları önceden bildirilmiştir. Bunların yanı sıra, Nineve9, Babil10, Sur11 ve Petra, Yeni Antlaşma’da Kafernaum ve M.S. 70 yılında yıkılan Kudüs gibi belirli kentlerin saldırıya uğrayıp yıkılmalarıyla ilgili önbildiriler vardır.
Peygamberlerin sadece çağlarının siyasal gelişmeleriyle ilgili önsezi yeteneğini taşıyan kişiler olduğunu varsaymak olanaksızdır. (Kutsal Kitap’taki önbildirilerin Tanrı’nın geleceği bildirmesi olduğunu kabul etmeyen kimi Tanrıbilimcilerin öne sürdüğü açıklama gerçi budur.) Çünkü bu önbildirilerin bu denli ayrıntılı olarak doğru çıkmaları, insanlar tarafından gerçekleştirilmeleri olanakdışı bir iştir.
İsa’nın önceden bildirilişi
İsa Mesih’in birinci gelişini önceden bildiren Kutsal Kitap’ın önbildirileri çok ayrıntılı olarak gerçekleştiler (Bkz. sayfa 267-268’deki liste). Eski Antlaşma, vaadedilen Mesih’in hangi İsrail soyundan doğacağını yaklaşık M.Ö. 1500 yılında, ve Yahudiye’nin hangi kentinde dünyaya geleceğini M.Ö. 700 yılında açık bir şekilde önceden bildirmiştir. Bunun yanı sıra bir bakireden doğacağı (M.Ö. 700 yılında) Mısır’a sığınıp oradan döneceği (M.Ö. 750 yılında) bir de nasıl öleceği (M.Ö. 1000 yılında)12 ayrıca anlatılmıştır. Çakıldığı çarmıhın dibinde giysilerinin paylaşılacağı ve giysileri için kura çekileceği Mezmur 22:18’de doğumundan 1000 yıl önce bildirilmiştir. Eğer bir kimse bu önbildirilerden İsa’nın vaadedilen Mesih ve dünyanın Kurtarıcısı olduğunu anlayamazsa, bunun asıl nedeni onun Mesih’i reddedip O’na gelmek istememesidir.
Yoksa uyduruldu mu?
Bazıları İsa Mesih’in İncil’deki yaşamının Eski Antlaşma’daki önbildirilere göre uydurularak yazıldığını iddia etmişlerdir. Halbuki bu önbildiriler o kadar ayrıntılı verilmiştir ki buna uygun bir yaşam yazılmış olsa bile tarihsel olarak bunu ispatlamak ve o zamandaki yüzlerce insanın tanıklığını yok saymak mümkün olamazdı. İsa’dan 700 yıl önce yaşamış olan Yeşaya Peygamberin Mesih’le ilgili gerçekleşen “kabrini kötülerin yanında yaptılar (belirlediler) ama ölümünde zengin adamla beraberdi” (Yeşaya 53:9) önbildirisini örnek olarak inceleyebiliriz. Sırf bu ayete bakarak bunun önceden nasıl gerçekleşeceği tahmin edilemezdi. Fakat olay gerçekleşince bunun nasıl olacağı ortaya çıktı.
Önbildiride iki olay vardır:
1. “Kabrini kötülerin yanında yaptılar (belirlediler)” – Romalılar çarmıha gerilen suçluların cesetlerini Kudüs dışındaki bir çöp yığınına atıyorlardı. Normalde İsa’nın cesedi de oraya atılacaktı.
2.”Ve ölümünde zengin adamla beraberdi” – Ama İsa’nın gizli öğrencisi olan Yusuf adında zengin bir Aramatyalı, Roma valisi Pilatus’tan cesedin kendisine verilmesi için izin aldı ve yeni yaptırmış olduğu kendi kabrine yatırdı.
Böylece 700 yıl önceki bu önbildiri gerçekleşmiş oldu. Biz sadece bu önbildirilerden bir ayeti örnek olarak verdik.
Bu peygamberlikleri anlama yolu.
Kutsal Kitap’ın tüm peygamberlik sözleri hemen yorumlanabilecek türden değildir. Kutsal Kitap okuru, peygamberlik sözlerini birbirleriyle dikkatli bir biçimde karşılaştırmalıdır. Bir ayet veya bir bölümde birbirinden ayrı iki olay önceden bildirilebilir. Örneğin: Matta 24’te İsa, “Tapınak ne zaman yıkılacak?”, “Mesih’in ikinci gelişiyle ilgili belirti nedir?” ve “Çağın sonuyla ilgili belirti nedir?” diye üç ayrı soruya cevap verir. İlk iki soruda belirtilen olaylar arasında 1900 seneden çok bir sürenin geçeceğini şu anda biliyoruz çünkü tapınak M.S. 70 yılında yıkıldı ve İsa Mesih’in ikinci gelişi gerçekleşmedi.
Bu nedenle henüz Mesih İnanlıları gelecekle ilgili önbildiriler bazı tarikatların davrandığı gibi kesin tarihler belirlememelidir. Buna çarpıcı bir örnek Allah’ın Çocukları’nın, İsa’nın 1993’de geleceğini bildirmeleridir. Daha önce de Yehova Şahitleri’nin eski Başkanı Rutherford, İsa Mesih’in 1914 yılında geleceğini ilan etmişti. Oysa bu tarihte, 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı çıktı. Böyle olunca, tarikat İsa Mesih’in gözle görülür gelişini “göklerde tahta oturtulmasına” dönüştürdü. Aslında Yeni Antlaşma’ya göre İsa Mesih’in tahta oturması dirilişinden kırk gün sonraki Tanrı katına yükselişinde oldu (Elçilerin İşleri 2:32-36).
Sonuç
Hem arkeolojinin hem de yerine gelen önbildirilerin oluşturduğu bol kanıt sayesinde Kutsal Kitap’ın olağanüstü doğruluğu kör kör parmağım gözünedir. İşte bu nedenle Kutsal Kitap’ta Rab, sahte peygamberlere ve ilahlara şöyle meydan okuyor:
“Davanızı ileri sürün, RAB diyor; kuvvetli delillerinizi ortaya koyun, Yakubun Kıralı diyor. Ortaya koysunlar, ve olacak şeyi bize bildirsinler; önceki şeyler nedir, bildirin de onları düşünelim, ve onların sonunu bilelim; yahut gelecek şeyleri bize işittirin. Bundan sonra gelecek şeyleri bize bildirin de, ilâhlar olduğunuzu bilelim; evet, iyilik edin, yahut kötülük edin de etrafımıza bakınalım, ve hep birden görelim. Onu başlangıçtan kim bildirdi ki bilelim? ve önceden kim bildirdi ki: Doğrudur, diyelim? Evet, bildiren yok; evet, işittiren yok; evet, sözlerınizi işiten yok.”(Yeşaya 41:21-26)
“Bunları size şimdiden bildiriyorum. Öyle ki, saati gelince bunları size söylediğimi hatırlayasınız.”(Yuhanna 16:4)
Bununla ilgili olarak şunu belirtelim ki yukarıda ve aşağıdaki listede gösterdiğimiz önbildiriler Kutsal Kitap’a özgü bir kanıt türüdür. Kuran’ı bu şekilde doğrulayan açık bir şey yoktur.
Kutsal Kitap’tan İsa Mesih’in tamamladığı ve tamamlayacağı peygamberliklerin listesi:
Mesih’le İlgili Peygamberlikler | Eski Antlaşma’daki Önceden Bildiri | Yeni Antlaşma’daki Gerçekleşme |
Mesih’in Doğumuyla ilgili: |
Kadın’ın soyundan doğuş | Tek. 3:15 | Mat.1:20 Gal. 4:4 |
Bakire-kızdan doğuş | Yeşa. 7:14 | Mat.1:18-25 Lu.1:26-35 |
İbrahim’in soyu | Tek. 22:18 | Mat. 1:1 Gal. 3:16 |
İshak’ın soyu | Tek. 26:4 | Mat. 1:2 Luk. 3:34 |
Yakup’un soyu | Say.24:17 | Mat. 1:2 Luk. 3:33 |
Yahuda oymağından | Tek. 49:10 Mika 5:2 | Mat. 1:2 Luk. 3:33 İbr. 7:14 Esin 5:5 |
Yesse’nin soyu | Yeşaya 11:1 | Mat. 1:6 Luk. 3:32 |
Davut’un soyu | II. Sam. 7:12 Yer. 23:5 | Mat. 1:1 Rom.1:3 2. Tim. 2:8 |
Beytlehem’de doğuş | Mika 5:2 | Mat. 2:1-11 Luk. 2:4-7 |
Mesih’in Kimliğiyle ilgili:
Yaradan olarak dünyaya | Mika 5:2Mez. 102:25 | Yuh. 1:1; 8:58 Kol.1:17 |
girmeden önceki varlığı | Yeşa. 9:6 44:6 48:12 | İbr. 1:8-12Esi. 1:17 |
Rab olarak çağrılır | Mez. 110:1Yer. 23:6 | Mat. 22:43-45Luk. 2:11 |
Adını İmanuel koyarlar | Yeşaya 7:14 | Mat. 1:23 |
Peygamber olur | Tesniye 18:18 | Yuh. 6:14Elç. 3:22-26 |
Hem kral, hem de kahin olur | Mez. 110Zek. 6:11-13 | Yuh. 1:49İbr. 7 Esin. 19:16 |
Kutsal Ruh’ça meshedilir | Yeşaya 11:2 42:1 61:1 | Lu. 4:1,14-21Elç. 10:38 |
Tanrı için gayreti | Mezmur 69:9 | Yuh. 2:15-17 |
Mesih’in Göreviyle ilgili:
Öncüsü, O’ndan önce gelir | Yeşa. 40:3 Mal.3:1 | Mar. 1:1-9 Yuh. 1:23 |
Görevi Galile’de başlar | Yeşa. 9:1 | Mat. 4:12-17 |
Mucizeler yapma görevi | Yeşa. 61:1 | Luk. 7:18-23 Elç. 2:22 |
Benzetmelerle öğretişi | Mez. 78:2 | Mat. 13:34-35 |
Kendi tapınağına gelir | Mal. 3:1 | Mat. 21:12 Yuh. 2:13-16 |
Kudüs’e eşeğin üzerinde giriş | Zek.9:9 | Mat.21:6-11 Lu. 19:35-37 |
Mesih’in Acıları ve Ölümüyle ilgili:
Emirden 483 yıl sonra olur | Dan. 9:25-26 Neh. 2 | M.S.33 İsa öldürüldü |
Arkadaşı O’na ihanet eder | Mez. 41:9 | Mat. 10:4; 26:49-50 |
30 parça gümüşe satılır | Zek.11:12-13 | Mat. 26:15; 27:3-10 |
Öğrencileri O’nu terk eder | Zek.13:7 | Mar. 14:27,50 |
Sövüldüğünde ağzını açmaz | Yeşaya 53:7 | Mat. 27:12 I. Pet. 2:21-23 |
Vurulur ve tükürülür | Yeşa. 50:6 | Mat. 26:67 Luk. 22:63 |
Onunla alay edilir | Mez. 22:7-8 | Mat. 27:39-43 |
Günahlarımız için yaralanır | Yeşa. 53:5 | Mat. 27:26 I. Pet. 2:24-25 |
Elleri ve ayakları delinir | Mez. 22:16 Zek. 12:10 | Luk. 23:33 Yuh. 20:25,27 |
Hırsızlarla haça gerilir | Yeşa. 53:12 | Luk. 22:37 Mar.15:27-28 |
Düşmanları için şefaat eder | Yeşa. 53:12 | Luk. 23:34 |
Kendi cemaatı O’nu reddeder | Yeşa. 53:3 | Yuh. 1:11; 19:14-15 |
Neden yokken nefret edilir | Mez. 69:4 Yeşaya 49:7 | Yuh. 10:31-32; 15:25 |
Elbiseleri için kumar oynanır | Mez. 22:18 | Yuh. 19:23-24 |
Susayınca öd ve sirke verilir | Mez. 22:15; 69:21 | Yuh. 19:28-30 Mat. 27:34 |
Terk edilmesinin feryadı | Mez. 22:1 | Mat. 27:46 |
Ruhunu Tanrı’ya teslim eder | Mez. 31:5 | Luk. 23:46 |
Kemikleri kırılmaz | Çık. 12:46 Mez. 34:20 | Yuh. 19:33 |
Kalbi yarılır | Mez. 22:14 | Yuh. 19:34 |
Böğrü mızrakla delinir | Zek.12:10 | Yuh. 19:34-37 |
Öğleyin bir karanlık çöker | Amos 8:9 | Mat. 27:45 |
Bir zenginin mezarına gömülür | Yeşaya 53:9 | Mat. 27:57-60 |
Mesih’in Ölümden Dirilişi, Yüceltilmesi ve İkinci gelişiyle ilgili:
Ölümden dirilir | Mez. 16:10 Yeş. 53:10 | Mat. 28:6 Lu. 24 Yu. 20 Elç. 2:23-32 I.Kor. 15 |
Göklere yükselir | Mez. 68:18 | Luk. 24:50-51 Elç. 1:9 |
Tanrı’nın sağına yüceltilir | Mez. 110:1 Yeş. 52:13 | Elç. 2:33-36 İb. 1:3,13 |
Yahudiler için “sürçme taşı” | Mez. 118:22 Yeş. 8:14 | I.Pet. 2:7 Rom. 9:30-33 |
Uluslara “Işık” ve “kurtuluş” | Yeşaya. 49:6 | Elç. 13:47-49; 26:23 |
Tanrı’yla barıştırır | Yeşaya 57:19 | Ef. 2:17-18 |
Topluluğunun “baş taşı” olur | Yeş. 28:16 Mz. 18:22 | I.Pet. 2:5-7 Ef. 2:20 |
Dünyayı yargılamayı gelir | Zek.12:10; 14:3-4 | Esin. 1:7; 19:11-21 |
Tanrı’nın egemenliğini kurar | Mez. 2 Dan. 7:13-14 | Mat. 25:31 Es. 1:7; 20:4 |
3 – Kutsal Kitap’ın Dağıtımı
“Tanrısal bilgelikle aydınlatılan tüm insansal bilgeliği içine alan bir kitap var ki şimdiki kuşak ona KİTAP, KUTSAL KİTAP der. Köylere İnciller ekilsin, her hanede bir Kutsal Kitap olsun.” Victor Hugo
(Fransız şair ve oyun yazarı, 1802-1885)
En çok okunan kitap?
Birkaç yıl önce Kuzey Fransa’nın önemli günlük gazetelerinden birinde dünyanın en çok çevrilen ve yayılan eserlerinin Karl Marx ve Vladimir Lenin’in eserleri olduğunu öne süren bir makale yayımlandı. Bu yanlışlık düzeltilmeliydi. Birkaç gün sonra aynı gazete, gelen açıklamalar üzerine, Kutsal Kitap’ın bütün dünyada en çok satılmış ve en çok satılan kitap olduğunu istatistiklerle kanıtlayan başka bir makale yayınladı.
Ne var ki, yayınlanan Kutsal Kitap sayısı az olsaydı bile bu Kitabın Tanrı Sözü olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Yine de Kutsal Kitap’ın dünyada en çok yayılan kitap durumunda olmasıyla Tanrı Sözü olduğu daha da belirginleşir. Kutsal Kitap’ın bu şekilde dünyanın her tarafından, her kesimden insan tarafından okunmak istenmesi onun olağanüstülüğünün bir göstergesidir
Kutsal Kitap’ın dağıtımı.
Kutsal Kitap bütün dünyaya yayılmaya devam ediyor. Birleşmiş Kutsal Kitap Kurumları, 1993 yılı bülteni, Kutsal Kitap’ın 1988 yılındaki dağıtımını13 çizelge halinde şöyle sıralar:
Kutsal Kitap 13.571.391
Yeni Antlaşma 11.979.594
Parça 44.116.988
Alıntı 530.960.486
Toplam 600.628.459
Yukarıdaki toplam 1981 yılı dağıtımını 40 milyonla aşmaktadır. Üretim masraflarının sürekli tırmanışına karşın, bu denli Kutsal Yazı basılmaya devam etmektedir. Üstelik, yukarıdaki sayılar sadece Birleşmiş Kutsal Kitap Kurumları’nın dağıtımıyla ilgilidir.
Her yıl bütün dünyada ne kadar Kutsal Kitap, İncil parçaları ve alıntılarının yayıldığını hesaplamak olanaksızdır. Son yıllarda yaklaşık bir milyar Kutsal Kitap ya da parçası her yıl bütün dünyada yayımlanmaktadır. Bu sayılar her bakımdan çok çarpıcıdır.
Kutsal Kitap’ın sayısız çevirileri.
Kutsal Kitap’ın ve parçalarının çevrildiği dil ve lehçelerin sayısı da etkileyicidir. 1983 yılının sonunda Kutsal Kitap’ın tümü 283 dile, Yeni Antlaşma bu çevirilere ek olarak 572 dile, Kutsal Kitap parçaları 930 dile çevrilmiş bulunuyordu. Bunların toplamı 1785 çeviriydi. 1979 yılının sonunda yalnız 1685 çeviri vardı. Çevirinin sayısı dört yıl içinde 100 çeviri arttı.14
Bu heves nedendir?
Kutsal Kitap’ı yayma çalışması için bu denli tükenmez heves nedendir? İsa Mesih, öğrencilerine Müjde’yi tüm dünyaya yayma buyruğunu verdi (Markos 16:15) ve O’nun yeniden geliş vaadi O’nun Sözü’nün yayılmasıyla ilgilidir (Matta 24:14). Aslında bu Söz, bu Sevinç Getirici Haber hemen hemen tüm dünyada sözlü olarak (özellikle radyo aracılığıyla) duyurulmaktadır. Bununla beraber sözlü bildiri, yazılı bildiriyle desteklenince daha etkili, daha sağlam bir temel atılır.
Müjde’yi duyurmak mı, dine döndürmek mi?
Kutsal Kitap herhangi bir dine taraftar kazanmak amacıyla yayılmamaktadır.
Mesih İnanlıları daha asil bir amaç gütmektedirler. Kutsal Kitap’taki müjde, insanların Tanrı’nın sunduğu kurtuluşa kavuşabilmeleri için onlara bildirilmelidir. Afrika’da her gün yaklaşık 20.000 kişinin özgür istekleriyle Mesih inancını benimsediği tahmin edilmektedir. Bütün dünyada her ırktan, her uygarlıklardan ve her dilden insanlar Kutsal Kitap aracılığıyla esenlik, sonsuz yaşam ve umuda kavuşmaktadırlar.
KUTSAL KİTAP’IN DÜNYADA YAYILIŞI
Çeviri sayısı:
1983 yılına dek 1785 dile çevrilmiştir
Yıllar | 1975 | 1979 | 1982 | 1983 |
KUTSAL KİTAP | 257 | 266 | 279 | 283 |
YENİ ANTLAŞMA | 368 | 420 | 551 | 572 |
PARÇALAR | 924 | 945 | 933 | 930 |
TOPLAM | 1549 | 1631 | 1763 | 1785 |
Kutsal Kitap Kurumları’nın dünya çapında dağıtımı:
Yıllar | 1979 | 1982 | 1983 |
KUTSAL KİTAP | 6.230.607 | 10.883.159 | 13.571.391 |
YENİ ANTLAŞMA | 10.738.146 | 12.177.593 | 11.979.594 |
PARÇALAR | 27.301.781 | 32.575.846 | 44.116.988 |
ALINTI | 259.196.773 | 428.996.939 | 530.960.486 |
TOPLAM | 303.467.307 | 484.633.537 | 600.628.459 |
Dünya nufüsünün yüzde %97’si Kutsal Kitap’ın en azından bir parçasını kendi ana dilinde okuyabilmektedir.
KUTSAL KİTAP’IN BAŞLICA TÜRKÇE ÇEVİRİLERİ
Yeni Antlaşma’nın çağdaş Türkçeye çevirileri
1988 İncil – Sevinç Getirici Haber
1987 Müjde
Kutsal Kitap
1929-1941 Kitabı Mukaddes
Dil devriminden sonra Latin harfleriyle
Kutsal Kitap (Osmanlı Harfleriyle)
1905 basımı
1885 basımı
1868 basımı
Kutsal Kitap
1827 Ali Bey’in çevirisinin gözden geçirilerek basılması
(Osmanlı harfleriyle).
Yeni Antlaşma
1819 Ali Bey’in çevirisinin gözden geçirilerek basılması (Osmanlı harfleriyle). 1666 yılında Sultan 4. Mehmet’in baştercümanı Ali Bey’in çevirisi Leyden Üniversitesi’nde el yazması olarak kaldı.
Eski Çeviriler:
Orta Asya’daki Türk dillerine çevrilen bir-iki parça ile birlikte Latince, Süryanice ve Kıptice çeviriler.
4 – Kutsal Kitap’ın İçeriği
“Kutsal Kitap’a o denli saygım var ki, çocuklarım onu ne kadar erken okumaya başlarlarsa yurtlarına yararlı yurttaşlar ve toplumun saygın üyeleri olacaklarına güvenim o kadar artacaktır. Her yıl Kutsal Kitap’ı baştan sonuna dek okuma alışkanlığını birçok yıl önce edinmiştim.”
John Quincy Adams
(Amerika Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanı 1825-1829)
Kutsal Kitap, küçük bir kitaplığa benzediğinden içinde değişik tür yazılar bulunmaktadır. İçinde tarih, ruhsal serüven, şiir, felsefe, peygamberlik, sevgi öyküsü, mesel, ezgi, mektup ve dünyanın sonuyla ilgili önbildiriler vardır (Bkz. sayfa 274-275).
Ne var ki, bu yazılar gelişigüzel bir şekilde bir araya gelmemişlerdir. Hepsi Tanrı’nın esini olup mükemmel bir uyum içindedirler. Çağlar boyunca verilen bu yazıların, birbirlerini tamamlayarak bir plan doğrultusunda, Tanrı’nın değişmez amacına göre ilerledikleri görülür.
Kutsal Kitap’ta anlatılan tarihsel olaylar, aşağıdaki şekilde dönemlere ayrılabilir. İsa’dan önceki tarihi anlatan bölümler (Tekvin ile Ester arasındaki) dışında kalan kutsal şiir ve peygamberliklerle ilgili olan bölümler (Eyüp ile Malaki arasındaki) bu tarihi dönemlerin içinde Tanrı’dan esinlenerek yazılmıştır.
İnsanlığın başlangıcı, Tufan, Babil Kulesi (Tekvin 1-11)
Kutsal Kitap’ın ilk sayfaları evrenin yaratılışını anlatır. “Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı” (Tekvin 1:1). Bunu insanın yaratılışı ve günaha düşüşü izler.
Adem ile Havva’nın soyu GÜNAH denen şeye battıkça batarlar ve Tanrı’dan uzaklaşırlar. Yaradan insanlığı Tufan aracılığıyla cezalandırır. Hayatta kalanların soyu daha sonra Tanrı’nın “dünyaya dağılın” buyruğunu çiğneyip Babil Kulesini inşa ederek yeniden
Tanrı’ya baş kaldırdılar. Tanrı, o zamana kadar tek olan dili karıştırıp birbirini anlamayacak hale getirerek onları cezalandırdı.
Seçilmiş Halk (Tekvin 12-50)
Kutsal Kitap’ın ilk bölümlerinde insanların ve törelerinin gittikçe ne denli yozlaştığını görürüz. İbrahim’in Tanrı tarafından seçilmesi dünya tarihinde yeni bir çağ açar. Tanrı, ona “bütün uluslar sende kutsanacaktır” diyerek İbrahim’in soyu aracılığıyla bütün insanlara kurtuluş getirmeyi amaçlıyordu (Tekvin 12:3; bkz. Galatyalılar 3:8). Sonra onu ülkesinden çıkarıp soyunun gelecekte sahip olacağı yurda, Kenan ülkesine (Filistin) yöneltir. İbrahim’in bu tanrısal çağrıya uyması bize gerçek imanın nasıl olması gerektiğini açıklar.
İbrahim ile ailesinin yeni yurtlarına yerleştiklerini görürüz. Ne var ki, yurtta çıkan korkunç bir kıtlık torunu Yakup’la ailesini Mısır’a sığınmaya zorlar. Yakup’un soyu İsrail adıyla tanınmaya başlar. Mısır’da yaklaşık 400 yıl kalıp çok çoğalırlar. (Eyüp bölümü büyük ihtimalle bu atalar dönemi içinde yaşayan bir adamın öyküsünü anlatır.)
Çıkış ve Antlaşma (Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye)
Mısırlılar, gitgide çoğalan İsraillileri kendileri için bir tehdit olarak görmeye başlarlar ve onları köle haline getirip yaşamlarını çok zorlaştırırlar. Tanrı, Musa’yı İsraillileri Mısır’dan çıkarmakla görevlendirir. Musa’yla kardeşi Harun bir çok Tanrısal mucizeler yaptıktan sonra, Tanrı onları büyük bir kurtarışla Kızıl Deniz’i yararak Musa’nın yönetimi altında Mısır’dan çıkarır. Tanrı’nın yüceliğini gösteren bu çıkışın özel bir amacı vardı: Tanrı, kurtardığı halkıyla bir Antlaşma yapmıştır. Kutsal Yasa’nın özeti olan On Emir ve özel bir tapınma çadırı yaptırarak halkıyla olan antlaşmasının ilkelerini belirtmiştir (Bkz VI. Bölüm, sayfa 226-235).
Hakimler Dönemi (Yeşu, Hakimler, Rut)
Çıkıştan kırk yıl sonra İsrailliler, Yeşu’nun önderliğinde Erden (Ürdün) ırmağını mucizevi bir şekilde geçerek Kenan ülkesini ele geçirirler. Bundan sonra Hakimler’in yönetim dönemi gelir. Bu dönemde Kenanlılar’ın putperest diniyle ilişki kurmanın tehlikesinin ne denli büyük olduğu anlaşılır. İsrailliler, Tanrı’dan uzaklaşıp zor duruma düştüklerinde, feryat ederek Tanrı’ya dönerler. Tanrı, hem askeri önderler, hem de habercileri olan hakimler aracılığıyla, onları kurtarır. Daha sonra İsrailliler, diğer ülkeler gibi olmak için Tanrı’dan bir kral isterler.
Krallık (I. ve II. Samuel, I. Krallar, II. Krallar 1-11)
Saul İsrail’in ilk kralı oldu. Ancak onun yerini alan Davut İsrail’in gerçek kralı ve uzun bir kral kuşağının başı oldu. Davut yetenek dolu gerçek bir Tanrı adamı, bunun yanı sıra da bir peygamber, bir ozan, usta bir general ve halkının gerçek bir çobanıydı. İyi bir liderin tüm niteliklerini kendisinde topluyordu. Oğlu Süleyman’ın krallık sürdüğü dönem, İsrail’in en görkemli dönemiydi. Davut aracılığıyla Mezmurlar ve Süleyman aracılığıyla da Süleyman’ın Meselleri, Vaiz ve Neşideler Neşidesi bölümleri kaleme alındı. Ne var ki Süleyman, son dönemlerinde Tanrı’nın emirlerine uymadığı için ölümünden sonra oğlu Rehoboam krallık sürerken ülke ikiye bölündü.
Ülkenin İkiye Bölünmesi (I. Krallar 12 – II. Krallar 17)
İsrail halkı iki krallığa bölündü: Birincisi başkenti Kudüs (Yeruşalim) olan ve “Yahuda” diye tanınan Güney Krallık; diğeri ise başkenti Samiriye olan ve “İsrail” diye tanınan Kuzey Krallık.
Ne yazık ki, birçok peygamberin aracılığıyla yapılan uyarılara rağmen iktidara gelen krallardan birçoğu Tanrı’nın yolundan ayrılarak halkı da saptırdılar (Bkz. Yeşaya ile Malaki arasındaki bölümler). Tanrı’nın emrettiği tapınışı ve tapınağı terkederek Antlaşmayı bozdular. M.Ö. 722 yılında Asur kralı 2. Sargon tarafından başkent Samiriye ele geçirilerek kentin ileri gelenleri sürgüne götürüldü. Böylece kuzeydeki “İsrail” Krallığı sona erdi.
Sürgün ve Dönüş (II. Krallar 18-25, Ezra, Nehemya, Ester)
Yahuda Krallığı, Samiriye’nin yıkılışından sonra 136 yıl daha devam etti. Sonunda Kudüs de Babil Kralı Nebukadnetsar’ın ordularına yenilir ve halk Babil’e sürgün edilir. Babil’i M.Ö. 539 yılında ele geçiren Fars Kralı Büyük Koreş’in sayesinde sürgündeki Yahudilerin ilkin Zerubbabel’in ve daha sonra Ezra ve Nehemya’nın yönetimi altında Kudüs’e dönmelerine izin verildi. Tapınak yeniden yapıldı ve Kudüs başkent olarak yeniden kuruldu.
“Vakit dolunca Tanrı öz Oğlu’nu gönderdi.” (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna)
Eski Antlaşma’nın tarihler bölümü Nehemya’yla sona erer. Vakit artık dolmuştur: Tanrı’nın Sözü, bir beden alarak mucizevi bir şekilde bakireden doğan Mesih İsa olarak dünyamıza gelmiştir. Eski Antlaşma’da O’nunla ilgili yazılan sayısız önbildiri gerçekleşmiştir. Yaşamı boyunca hiçbir günah işlemeyen tek insan olan İsa, Tanrı’nın planına göre yaklaşık üç buçuk yıl süren ilahi görevi süresince sayısız mucizeler yaptı (ölüleri diriltti, hastaları iyileştirdi, kötü ruhları kovdu, v.b.) ve eşsiz öğretişler verdi. İsa, geliş planıyla ilgi olarak öğrencilerine şu şaşırtıcı açıklamayı yaptı:
“Şimdi Kudüs’e gidiyoruz. İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek. Onlar da O’nu ölüm cezasına çarptıracak ve diğer uluslara teslim edecekler. O’nunla alay edecek, üzerine tükürecek ve O’nu kamçılayıp öldürecekler. Ne var ki O, üç gün sonra dirilecek.” (Markos 10:33-34)
İsa, günahları bağışlatan bir kurban olarak Kudüs’te ölmesi gerektiğini önceden bilerek Kudüs’e gitti. Orada söyledikleri aynen gerçekleşti. Yahudiler hiç bir suçu olmadığı halde O’nu Roma Valisi Pilatus’a götürerek ölüm cezasına çarptırdılar. Golgota denilen yerde çarmıha gerilerek öldürüldü ve gömüldü. Üç gün sonra Kutsal Yazılar uyarınca ölüler arasından dirildi. Böylece yaklaşık bin yıl önce Davut’un Mezmurlarında söylenen şu söz gerçekleşmiş oldu: “Çünkü Sen canımı ölüler diyarına terketmeyeceksin, Kutsalını çürümeye bırakmayacaksın” (Mezmur 16:10). O’nun ölüme tutsak kalması olanaksızdı.
İsa ölüm acısını çektikten sonra birçok inandırıcı kanıtla dirilmiş olduğunu elçilere gösterdi. Kırk gün süreyle onlarla Tanrı’nın Egemenliği hakkında konuştu. Ve “sizler birkaç güne kadar Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz. Kutsal Ruh üzerinize inince güç alacaksınız. Kudüs’te, tüm Yahudiye ve Samiriye’de ve dünyanın dört bir bucağında Benim tanıklarım olacaksınız” diye bildirdi. İsa bunları söyledikten sonra, onların gözleri önünde yukarı alındı (Elçilerin İşleri 1:3-9).
İsa Mesih, ölümden dirildikten elli gün sonra , Kutsal Ruh’u bekleyen öğrencilerine gökten Kutsal Ruh’u gönderdi. Böylece Sözleri gerçekleşti ve Mesih İnanlıları diye bilinen Tanrı’nın yeni halkı doğdu.
“Benim tanıklarım olacaksınız” (Elçilerin İşleri)
Bu yeni “Halk” ölümden dirilen İsa Mesih’e tanık olmaya çağrıldı. Böylece ilkin Rabbin acı çektiği Kudüs’te, ondan sonra Samiriye, Suriye ve Antakya’da İsa Mesih aracılığıyla günahların bağışlanmasına ilişkin bu müjde özellikle Elçiler aracılığıyla yayıldı. Buradan da Küçük Asya’ya (Türkiye’ye), Yunanistan’a, İtalya’ya ve tüm dünyaya ulaştı. Bu iş için İnanlılara zulmeden Tarsus’lu Saul, Mesih kendisine göründükten sonra Pavlus adını alarak Müjde’nin tüm uluslara bildirilmesinde en aktif elçi oldu.
Mesih’teki Yeni Yaşam (Elçilerin Mektupları)
Mesih İnancı’nın yayılışıyla birlikte bu yeni yaşamın inanmış olanlara ayrıntılı bir şekilde açıklanması gerekiyordu. Rab bunu, Elçilerin Mektupları (Romalılar ile Yahuda arasındaki 21 yazı) aracılığıyla yaptı. Bu mektuplar, İnanlılara öncelikle Mesih’te ne kadar büyük bir ayrıcalığa ve ümide sahip olduklarını açıklayarak onları imanda temellendirip, Tanrı’ya yaraşır bir yaşam sürmeye çağırırlar.
Mesih’in İkinci Gelişi (Esinleme)
Yeni Antlaşma’nın son bölümü olan Esinleme aracılığıyla Rab, kendisi ikinci kez gelene kadar öğrencilerine, başlarına ne gibi sıkıntılar geleceğini ve ümitlerini tümüyle İsa Mesih’in görünmesiyle onlara sağlanacak olan lütfa bağlamaları için seslenir. Özellikle O’nun geleceği gün yaklaştıkça ortaya çıkacak olan belirtiler ve Mesih-karşıtı denen yasa tanımaz dünya lideri açıklanır. Ama en çok İsa’nın büyük görkem içinde dünyayı yargılamak ve Tanrı’nın Egemenliğini kurmak üzere gelişi anlatılarak İnanlılara teşvik ve dayanma gücüverilir.“İşte, bulutlarla geliyor!
Her göz O’nu görecek,
O’nun bedenini deşmiş olanlar bile.
O’nun için dövünecek yeryüzünün tüm halkları.
Evet, böyle olacak, Amin!” (Esinleme 1:7)
5 – Kutsal Kitap’ın Bildirisi
“Kutsal Kitap olmaksızın neyin adaletli ve neyin adaletsiz olduğunu bilemezdik. Bu dünyada olsun, bunun ötesinde olsun, insanın mutluluğu için istenilen her şey Kutsal Kitap’ta açıklanır.”
Abraham Lincoln
(Amerika Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanı 1809-1865)
Kutsal Kitap’ın bildirisi, bir dini bildirmek değil Tanrı’dan uzak düşmüş insanlara Yaradanlarını açıklamaktır. İnsan doğaya, kendi vicdanına ve insanlık tarihine bakarak Tanrı hakkında bir fikir edinebilir. Oysa O’nu tanımamız için başvurabileceğimiz tek yeterli ve güvenilir kaynak Kutsal Kitap’tır.
Kutsal Kitap’ın Ana Amacı.
Kutsal Kitap’ın ana amacı Yaradan’ın kim olduğunu insanlığa göstermek ve insanlığa Yaradan’la nasıl ilişki kuracağını, daha doğrusu yitirilen ilişkiyi nasıl yeniden kuracağını açıklamaktır. Kutsal Kitap, bu ilişkinin yeniden kurulmasının ruhsal açıdan Tanrı’nın Oğlu olan İsa Mesih’in sağladığı kurtuluşla olanaklı olduğunu bildirir. Bunun için Kutsal Kitap bize en başta İsa Mesih’i tanıtır, çünkü ancak O’nun aracılığıyla Yaradan’la yarattıkları arasında koparılan temas yeniden kurulabilir. “Mesih İnancı” diye adlandırılan şey aslında, İsa Mesih’le insanlar arasında kişisel bir ilişkiden başka bir şey değildir.
İsa Mesih
İlk bakılışta yalnız Yeni Antlaşma’nın İsa Mesih’i tanıttığına inanılabilir. Ne var ki, Tekvin’in ilk bölümlerinden Eski Antlaşma’nın son yazısı olan Malaki’nin son bölümüne dek Mesih’i buluyoruz. Mesih’le ilgili bu ayetler her zaman İsa Mesih’i direkt olarak açıklamaz, daha çok O’nu tasvirler ve simgelerle açıklar. Hatta bazı önbildiriler Mesih’in kurban oluşunun amacını Yeni Antlaşma’daki bazı metinlerden daha açıkça bildirir. Kutsal Kitap’taki bazı kişiler ve yaşamlarında gerçekleşen bazı olaylar Mesih’i simgeleyen tasvirlerdir. Örneğin: İbrahim’in oğlunu kurban etmesi, Yusuf’un, Musa’nın ve Davut’un öyküleri; bunların yanı sıra da, Fısıh kuzusu, çölde içinden mucizevi bir şekilde su çıkan Kaya (Mesih’i simgeler); çöldeki man (İsa’yı gökten inen Yaşam Ekmeği olarak simgeler); Musa’nın bir sırığa astığı tunçtan yılan (çarmıha çakılan İsa’yı simgeler).
Eski Antlaşma’nın Mesajı
Eski Antlaşma Tanrı’nın karakterini açıklamakla başlar. O’nun adaletli ve kutsal olduğunu bildirir. Tanrı’nın Musa aracılığıyla açıkladığı On Emir’i okuduğumuzda Tanrı’nın halkından istediği adalet ve kutsallığın nasıl olduğunu görürüz.
İşte bu yasanın sayesinde insan, günahın anlamını ve kendisinin Tanrı karşısında ne kadar suçlu olduğunun farkına varır. Hatta insan doğal yapısından ötürü yasanın gereklerini harfiyen yerine getirmesinin mümkün olmadığını da anlar. Tanrı böylece insanın kendi çabasıyla asla kurtulamayacağını göstererek, göndereceği Kurtarıcı’nın gerekliliğini ortaya koymuştur.
Yeni Antlaşma’nın Mesajı: Müjde!
Günahı yüzünden Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kalmış olan insanlar için Tanrı’nın planı uyarınca günahları bağışlatan kurban olarak İsa Mesih çarmıhta öldü ve ölümden dirildi. Artık günahlarından tövbe edip Mesih’e iman eden herkesin günahları bağışlanır ve sonsuz yaşama kavuşur. Sevindirici Haber budur.
Kişisel bir antlaşma.
Eski Antlaşma’da Tanrı ile insanlar arasındaki antlaşmalar aile kuşaklarıyla yapılmıştı (Nuh, İbrahim, Davut ve soylarıyla). On Emir üzerine kurulan Eski Antlaşma tüm bir halkla, İsrail Halkıyla yapıldı. İsa Mesih’in kurban olmasıyla sağlanan ve günahların bağışlanmasına dayanan Yeni Antlaşma bireylerle yapılır. Kişiseldir. “Hristiyan” diye tanınan bir ülkede dünyaya gelmek ya da Mesih inancını benimseyen bir ailede doğmak, kişiyi Mesih’e ait kılmaz. Bireyler, ancak günahlarından tövbe edip İsa’nın Rab olduğuna ve Tanrı’nın O’nu ölümden dirilttiğine yürekten iman ederek, “yeniden doğar,” yani “Ruh’tan doğar” (Bkz. Romalılar 10:9; Yuhanna 3:3-5). İşte Tanrı, yeniden doğanlara sonsuz yaşam armağanını vaat ederek onlarla kişisel bir antlaşma yapar.
Kutsal Kitap’ın Bildirisinin bir Özeti.
Bazı ayetler Kutsal Kitap’ın bildirisini özet olarak ifade edebilmektedir. Böyle ayetler, birkaç çarpıcı sözle Tanrı’nın bütün tasarısını ortaya koyarlar. Bunu izleyen sayfada bulunan ayet, Yuhanna 3:16, buna çok iyi bir örnektir:
Tanrı Yaradan dünyayı Kendisine karşı işledikleri tüm günahlara karşın insanlığı o denli sevdi ki, Tanrı sevgidir biricik Oğlu’nu Ezelden beri var olan Tanrı’nın Sözüne mecazi olarak Oğul denir. Oğul (Söz) beden alıp dünyaya İsa Mesih olarak geldi. verdi İnsanlara karşılıksız olarak her iyi armağanı veren Tanrı, lütfunun doruğu olarak sevgili Oğlunu feda etti. öyle ki, her kim Hangi dil, din, ırk ve ulustan olursa olsun.
O’na iman ederse İsa Mesih’e ve çarmıhta sağladığı kurtuluşa sarsılmaz güven bağlarsa. mahvolmasın Tanrı hiç kimsenin mahvolmasını istemiyor, herkesin tövbeye gelmesini istiyor. Fakat, sunulan affı reddedenler kendi kendilerine hüküm giydirir. En sonunda adil olan Yaradan tarafından yargılanarak sonsuza dek mahvolma cezasına çarptırılırlar. sonsuz yaşama İman eden kişinin, Tanrı’yla ruhsal bir ilişkiye girmesiyle bu dünyada başlayan ve ölümden sonra sonsuza dek devam eden yaşam. kavuşsun Tanrı’nın Sözüne dayanarak sonsuz yaşama kavuştuğumuza şimdiden emin olabiliriz.
SONSÖZ
Bu kitapta bazı Müslüman yazarların Hıristiyanlara yönelttikleri sorulara cevap verdik. Ne yazık ki bu yazarların soru sormaktaki amaçları gerçek cevaplar almak değil de okurlarının Kutsal Kitap’a olan saygılarını ve okuma isteğini yok etmekti. Bunlar, hiç kimsenin Kutsal Kitap’ı okuyup Kuran’dan şüphe duymasını ve bu nedenle İslam düşünce sisteminden birazcık bağımsızca araştırmasını istemiyorlar. Dinde bu tür özgür araştırmaya yer vermeyerek, halkı öğrendikleri kulaktan dolma şeylerle yetinmeyi zorluyor ve din liderlerine bağlı kılıyorlar. Bugüne kadar bu amaçta oldukça başarılı oldular.
Orta Çağ’da bazı papazlar da halkın Kutsal Kitap’ı şahsen okuyup araştırmalarını önleyerek onları Kiliseye bağlı kılmaya çalıştılar. Nedeni ise, gerçeği sevmeyip kendi konumlarını korumak istedikleri içindi. Tanrı’dan çok kendi rahatlığını seven, Tanrı’nın yolundaymış gibi görünüp de o yolun özgürlüğü ve gücünü inkâr eden oldukları içindi. Ne yazık ki bu din adamları bir çok kişinin sendeleyip düşmesine yol açtılar.
Fakat İsa’nın dediği gibi bunların sonu korkunç olacak:”Kim bana iman eden bu küçüklerden birini günaha düşürürse, onun boynuna kocaman bir değirmen taşı asılıp denizin dibine atılması kendisi için daha iyi olur. İnsanı günaha düşüren tuzaklardan ötürü vay dünyanın haline! Böyle tuzakların olması kaçınılmazdır. Ama bu tuzaklara aracılık eden kişinin vay haline!” (Matta 18:6-7)
Aslında Kutsal Kitap’a yapılan her bir saldırının başarısız çıkacağı kesindir. Çünkü Kutsal Kitap bu evreni Yaradan’ın kendi Sözü’dür ve O’nun Sözü sonsuza dek kalıcıdır. Gök ve yer ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yazılar’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek. Bu nedenle, bu buyrukların en küçüklerinden birini kim çiğner ve başkalarına öyle yapmalarını öğretirse, Tanrı katında en küçük sayılacak. O kutsal sözleri yalanlamaya veya küçük düşürmeye çalışanları İsa şöyle lanetledi: “Vay halinize ey din bilginleri, ikiyüzlüler! Göklerin Egemenliğinin kapısını insanların yüzüne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz!” (Matta 23:13-14).
Kitap Ehli olarak bu yazı aracılığıyla Sayın Ahmed Deedat’la Edip Yüksel’in Kutsal Kitap’a yönelttikleri iftiralara ve sorulara kibar bir şekilde cevap vermeye çalıştık. Bunu hem bilimsel kanıtlar aracılığıyla (eski nüshalar, arkeolojik buluşlar, mevcut el yazmaları, v.b.) hem de Kutsal Yazıların keskin ayetleri aracılığıyla yaptık. Ayrıca Kutsal Kitap’ın olağanüstülüğünü, uyum içinde aşamalı gelişmesini ve mükemmel birliğini göstermeye çalıştık. Ortaya çıkan sonuç apaçıktır: KUTSAL KİTAP TANRI SÖZÜ’DÜR! Hiçbir şey bu gerçeği değiştiremez. Tevrat, Zebur ve İncil’in değiştirildiği iddiaları, kanıtsız uydurmalardan başka bir şey değildir. Daha önce söylediğimiz gibi kimse taş atarak dağı yerinden oynatamaz. Hele o dağ, Tanrı’nın dağı ise…!
Tanrı’nın Sözleri’ne körcesine çamur atanların durumu gerçekten acıdır. Fakat bu kör kılavuzları izleyenlerin durumu daha da üzücüdür! Çünkü eğer kör köre kılavuzluk ederse, her ikisi de çukura düşer. Gelenekleri uğruna Tanrı’nın Sözünü geçersiz kılan din bilginleriyle ilgili şu peygamberlik sözü ne kadar doğrudur:“Bu halk dudaklarıyla beni sayar,
ama yürekleri benden uzaktır.
Boşuna bana taparlar.
Çünkü öğrettikleri, sadece insan kurallarıdır.” (Matta 15:7-9)
Bu nedenle değerli okurlarımıza son bir söz olarak, sizi Kutsal Kitap’ı okumaya davet etmek istiyoruz. Kimse sizi bunu yapmaktan alıkoymasın. Kulaktan dolma bilgilerle zihniniz kör olmasın. Gerçeği şahsen bilin.
Bizim yazdıklarımıza kulak vermemeniz pek önemli değil, fakat fırsat varken ihmal ederek Tanrı’nın Sözlerini okumamanız gerçekten feci olur. Çünkü insan Mesih’le ilgili Müjde’yi bilmeden Tanrı’yı tanıyamaz ve O’na uymadan günahlarından kurtulamaz.
Kitap Ehli olarak sizden ricamız, en azından İncil denen Yeni Antlaşma’yı bir kere, Allah’ın sizi aydınlatmasını içten isteyerek okumanız. Deneyin, yüreğinizin en iç arzularına nasıl hitap ettiğini görün! “Ey bütün yorgunlar ve yükleri ağır olanlar! Bana gelin, Ben sizi rahatlatırım” diyen Rab’bin iyiliğini tadın! Ruhunuz rahatlık bulsun (Matta 11:28-30).
Kutsal Yazıların tümü Tanrı esinidir. Mesih İsa’ya olan iman aracılığıyla sizi kurtuluşa kavuşturacak güçte olan bu Yazıları öğrenmeye başlayın.
Bunu yaparsanız Gerçeği bileceksiniz
ve Gerçek sizi özgür kılacak!